Ben okumayı yeni öğrenmiş bir çocukken okuyacak çok az şey vardı.(80’ler)
Takvim yaprakları, o gün alınır ise gazete, gazetelerin kupon biriktirerek verdiği Meydan Larousse ve Ana Britannica ansiklopedileri, bir çocuğun seviyesine pekte uygun olmayan bir kaç tane saçma sapan roman. Okumayı yeni öğrenen bir çocuk için bunları okumak ne kadar eğlenceli olabilir ise, o kadar eğlenmeye çalışıyordum.
Kaynak azlığına rağmen okuyacak bir şeyler arardım, hiçbir şey bulamaz isem, otobüs ile okula giderken, otobüsün geçtiği yerlerdeki tabelaları ve reklamları okurdum.
Evet yanlış duymadınız, ilk okula otobüs ile giderdim, yürüyerek gidilemeyecek kadar uzak ve okul servislerinin olmadığı dönemlerdi, üstelik bu yolculuk 40-50dk sürerdi. Çocuk olduğun için oturamazsın da o dönemler, sıkış tepiş otobüslerde ayakta yolculuk serüveni.
Okuma merakım o yaşlarda başlamıştı. Sonrasında o küçük aklımla ilgi alanıma göre okumayı tercih ettim, sevmediğim derslerde başarısız olmam ve tam tersi şekilde sevdiğim derslerde çok başarılı olmam bundandı.
Bazen de öğretmen ile düzgün iletişim kuramayıp, sevdiğim dersin hocasını sevememiş isem, o sevdiğim dersten de uzaklaştığım ve başarısız olduğum oldu.
Hangi öğrencinin Matematiği 50 puanlara zar zor çıkar iken Geometrisi ve Analitik Geometrisi 100’e yakın puanlarda olabilir ki? İşte o mal benim maalesef. Hoca değişince Matematik puanım da yükselmişti ama arada geçen bir senenin kaybı Üniversite sınavında karşıma Berlin Duvarı gibi çıkmıştı.
Hep düşünürüm, çocukluk dönemimde bilgiye şimdiki kadar kolay ulaşabilseydim nasıl bir geleceğim olurdu ya da ben mevcut dönemde doğsaydım hala okumaya meraklı olur muydum, yoksa günümüz çocukları / gençleri gibi mi olurdum.
Okumayı seven birisi olarak, bir noktadan sonra kendi düşüncelerimi de yazarak anlatmak istedim.
Yine çocukken günlük tutardım, çok hoşuma giderdi. Fakat bu günlükler, bugün sabah uyandım, ekmek almaya gittim, kahvaltımı yaptım sonra derslerimi bitirdim şeklinde değildi. Nasıl desem daha bir hikaye gibiydi, okuduğum hikayeleri taklit ederek anlatmaya çalışırdım yaşadıklarımı, duygu düşüncelerimi.
Tabi abim bu günlüğü ele geçirip beni zorbaladı, bu durum ilk defa yaşandığında pes etmedim ama sürekli olarak günlüğümü bulup beni zorbalaması nedeniyle günlük tutma hevesim içime kaçtı sanırım, zira günlük tutmayı bıraktım. Keşke bu durum yaşanmasaydı ve ben günlük tutmaya devam etseydim ve bu günlüklerimi saklaya bilseydim, şimdi okurdum, zira insan çocukluğuna ve ergenliğine ait bir çok duyguve düşünceyi unutuyor yaş aldıkça.
Daha aklı başında bir birey olunca ve internet ile tanışınca, Hüseyin’in bana web sitesi yapmayı öğretmesi ile birlikte, o zamanlar ne kadar blog denebilir ise o kadar blog tutmaya başladık. (99-00’li yıllar)
İnternette (mIRC) tanıştığımız arkadaş gruplarıyla buluşmalarımızı, yine kendi arkadaş grubumuz ile gerçekleştirdiğimiz gezilerimizi, balık tutma maceralarımızı, günü birlik denize gidip yaşadıklarımızı, o dönemin popüler internet kelimeleri üzerinde geyik yazılarımızı vb… içerikler ürettik.
Aşağı yukarı 2000 yılından beri web sitelerim oldu, doğru düzgün ve istikrarlı bir şekilde blog yazmaya 2008 yılında www.hayalmeyal.org↗ ile başladım diyebilirim. 25 yıldır (bu ömrümün yarısından fazla) dijital ortamda yazı yazıyorum.
Blog yazmaya ilk başladığım dönemdeki blog içerikleri ile şu anki blog içerikleri çok farklı bir noktaya evrildi, ilk zamanlar daha çok günlük gibiydi, daha sonraları bilgi paylaşımına döndü, günlük benzeri içerik üreten blog uzun zamandır görmedim. Hislerin anlatılmasından, bilginin paylaşılmasına doğru giden bir süreç oldu.
Son zamanlarda takip ettiğim yabancı bloglar bu ikisini çok güzel harmanlamaya başladılar. Ara ara hayalmeyal blogumda “blog” başlığı altında yayımladığım bazı içeriklere benzediğini düşünüyorum, bunu farkettiğimde, belki içgüdüsel belki de daha öncesinde okuduğum yabancı bloglardan esinlenmiş olabileceğimi de düşünmedim değil. Ne önemi var ki?
Yaşam devam ettikçe, bazı şeyler bir dönem oldukça popüler olur, tıpkı 2000’lerin başında blogların popüler olduğu gibi, daha sonra popülaritesini kaybeder, yerini başka bir şey alır (sosyal medya, youtube vb…)
Popüler kültürler 20-25 yılda bir kendini tekrar etme eğilimindedir, bu; giyimde, müzikte ve artık teknoloji için de geçerli olacak bir teori diyebiliriz. Blogların da önümüzdeki dönemde tekrar popüler olmaya başlayacağını düşünüyorum.
Çünkü; büyük teknoloji şirketlerinin sahibi olduğu sosyal medyada sizi özgür bırakmıyor, yz botları ile bolca manipülasyon mevcut, içreğinizi bilgiyi arayana değil algoritmasına göre ilgili / ilgisiz kişilere gösterebiliyor, konudan anlamayanların saçma sapan zorbalıklarına maruz kalabiliyorsunuz. Ayrıca insanlar artık sosyal medyada daha az zaman geçirmesi gerektiğini fark ediyor.
Yapay Zeka balonunun şişirilmesi ile birlikte, önce haber kaynakları YZ içerikleri ile dolmaya başladı, sonra sosyal medya şimdi de youtube içerikleri. Youtube’da görsel olarak hala YZ kullanmayan bir çok yayımcı var ama içerik üretmek için kullanmayan çok daha azdır.
Bir noktadan sonra insanlar YZ içeriği görmek istemeyecekler (bu giderek gerçekleşiyor) her ne kadar YZ geliştirilmeye devam ediyor ve ürettiği içerik metinleri de değişiyor ve daha bir insansı olsa da, bir metnin büyük oranda bir insandan mı yoksa bir YZ’den mi çıktığını bir süre sonra biraz deneyimli bir kullanıcı tarafından rahatlıkla anlaşılıyor. Mesela bu yazının bir YZ tarafından bu hitapla yazılmasının imkanı yok, bu detayla ilgili olarak yazının en altında kısa bir bilgilendirme de yaptım, merak eden okuyabilir.
İnternetin geleceğini şu duruma benzetiyorum; sanayi devrimi ile birlikte seri üretim ürünler yaygınlaştı ve daha kolay erişilebilir oldu ve kullanıcılar tarafından daha çok tercih edilebilir oldu, yapay zeka içerikleri de buna benziyor. İçeriğe ulaşmak bilgiyi almak çok daha kolay ama kalitesi tartışılır, çoğu zaman halüsinasyon görme ihtimali var, teknik bir konu ise hata yapma olasılığı yüksek, doğru bildiğine hata yaptın dediğinde evet hata yaptım diyerek kabul etme olasılığı kesine yakın.
Tüm bunlarla birlikte sanayi devriminden bir süre (belki uzunca bir süre) sonra insan elinden çıkan niş ürünler her zaman daha kıymetli olmuştur. El yapımı arabalar, terzi elinden çıkmış takım elbiseler, otomatik saatler, mobilyalar vb… daha bir sürü şey sayabiliriz. Eriştiği kişi sayısı az ama daha değerli.
Yapay zeka kullanmayan blogların ve youtuberların ilerleyen dönemde daha değerli olacağını düşünüyorum. Bu tamamen benim şahsi düşüncem, belki olmayabilir, yanılıyor olabilirim, eski kafalı olabilirim ama şu internet dünyasındaki tecrübeme göre pek yanılmayacağımı düşünüyorum. Hep birlikte bunu yaşayıp göreceğiz.
Son olarak, blog ya da web sitesi sahibi olanlar fark etmişlerdir, web trafiği eskisine göre oldukça düştü, insanlar atık arama motorlarında aratmak yerine her şeyi YZ’ye soruyor ya da Google arama sonucunu kullanıcıya hızlıca veriyor ve web trafiği başlamadan bitiyor. Ortalama bilgi görmek isteyen YZ’den bilgiyi alabilir, çünkü YZ dediğimiz şey konu hakkında yazılanların ortalamasını derleyip sunan bir raportör, yoksa hangi konuda yeni bir fikir vermiş yeni bir deneyim üretmiş? Ben daha görmedim, duymadım.
Hal böyle olunca ara ara web sitelerinin trafiği birden ortalamanın çok üzerinde hareket görüyor, işte bunlar da YZ botlarının trafiği.
Bazı içerik blogerlar için bu durum motivasyon kırıcı olabilir, bekledikleri gelirlerde düşüş olabilir hatta, içerik üretmeyi bırakabilirler de, süreçte bunlarla da karşılaşıyor olacağız.
Hatta son zamanlarda Google Zero hakkında konuşulmaya başlandı. Yani; Google’dan yönlendirilen web sitesi trafiğinin sıfıra indiği gün. YZ arama sonuçları size ihtiyacınız olan her şeyi söylüyorsa, neden gerçek web sitesini ziyaret edesiniz ki? Değil mi? Öyle değil de işte YZ sevenlere bunu anlatmak imkansıza yakın.
Benim web site(leri)mi ve diğer web sitelerini ziyaret etmenizi, içeriklerini onların web sitesinde, onların tasarımında okumanızı, okuduktan sonra diğer yazılarına da bakmanızı, paylaştığı bağlantılara göz atmanızı tercih ederim. Hatta bu içerikleri belki verdiğiniz eğitimlerde, konferanslarda kullanmanızı isterim.
Önümüzdeki yıllarda şu her zaman devam ediyor olacak; YZ botları web sitelerimize gelecek, içeriğimizi çalıp gidecek, sonr abunları ortalama bir bilgi ile sorana yanıt diye verecek, biz de gelir elde edemeyeceğiz falan filan.
Ben yazmayı seviyorum, söylemek istediklerimi kendi yönettiğim platformda söylemeyi tercih ediyorum, bu yüzden geçmişten günümüze pek sosyal medyayı aktif olarak kullanmam, bilgiye ulaşmak isteyen de bir şekilde gelir bulur düşüncesindeyim her zaman.
Sonuç olarak ben yıllardır, insanlar okusunlar diye yazıyorum bunları, robotlar için değil, bundan sonra da böyle devam edecek.
Not: Blog içeriklerimi oluşturduktan sonra mutlaka 2 kere okur ve editöryal olarak düzeltirim, fakat bu yazı YZ eleştirisi içerdiği için, yazıdaki anlatım bozuklukları, noktalama işaretleri, konudan konuya alakasız atmalar özellikle düzeltilmedi, ilk taslak hali organik olarak yayımlandı.
Bu yazıyı paylaşarak daha fazla kişiye ulaşmasını sağlayabilirsiniz.